20 Temmuz 2010 Salı

RAKI / OUZO


Bizim damak tadımıza en yakın uzoları Midilli’de yapılan Plomariou ve Barbayani. Alışık olmayan pek beğenmiyor. Bir de her nedense lokanta ve tavernalarda sadece 20Cl’lik şişelerde getiriyorlar ki adamın dişinin kovuğuna gitmiyor, gözünü gönlünü doyurmuyor. Ama Plomariou şişesi sempatik. Aydın üç tane hatıra diye aldı.

Bizim rakı başkadır. Sevinçte, kıvançta, hüzünde, acıda her vesile ona meze olabilir.

Ama o gün, Kea’lı, ellili yaşlarının ortasında, eciş bücüş çopur suratlı, suvlakisini şişinden dişleri ile sıyırıp, ağzını şapırdatarak yiyen Panayotidis’e ayrılırken ikram ettiğimiz bir kadehcik rakı iki damla gözyaşını kendine meze etti.

O rakıcık Panayot’a artık çook uzakta kalan vatanını, çoktan kaybettiği İstanbullu büyük anne ve babasının ruhlarını ışıttı.

ANASTASIA


ANASTASIA
Öğleden sonra hava kopartıyor. Liman içinde bile etekler, bayraklar havalanıyor. Deniz çırpınıyor. Kiralık, küçük, büyük bütün tekneler limana sığınıp biraz nefes alacak, yemek yiyecek kadar mola veriyorlar. Bir kerede demirini atıp da kıçtankara olmayı başaran tekne neredeyse yok.

15 metre civarı, kıçında kocaman bir Yunan bayrağı taşıyan, Aydın’la birlikte sayabildiğimiz kadarı ile 15 kadınla yolculuk eden, sırım gibi, altmışlarındaki kaptan da çoklu deneme sonrasında, rıhtımdaki hayırseverlerin yardımı ile nihayet bağlanabildi. Pasarellasını karaya uzattı.

Birbirinden geçkin ve ada geneline bakınca pek de alımlı olmayan velâkin üstlerinde taşıdıkları kumaşlarda oldukça pinti 15 hanım, şen şakrak, sanki hiç denizde sıkıntı çekmemişlercesine, ellerinde sgaraları ve biraları ile Kea’yı şereflendirdiler.

MUTLU EMEKLİLİK



Ne yazık ki bu zun seferde elimizde Ege denizi fiziki haritaları olmadığı gibi Pilot kitap da yoktu. Her ne kadar hava durumuna göre en uygun rotayı Kea-Bozcaada olarak kararlaştırıp sorunsuz bir seyir yapmış olsak da Murphy devreye girebilir ve bize zor anlar yaşatabilirdi.

Kea Limanında, rıhtımın uzak köşesinde aborda olmuş, eprimiş İtalyan bayraklı bir Halberg Rassy 38 var. Gidip ellerinde eski de olsa Ege haritası var mı soracağım. En azından fotokopi çektirip kabaca kullanabilirim diye düşünüyorum.

İlk gün Aydın’la teknenin başına gittiğimizde her yer açık olmasına rağmen kimseyi bulamadık. İkinci gün ise vardavela tellerinde sakız beyazı çamaşırlar kuruyordu. Gittik. Bizi, altmışlarını çoktan geride bırakmış, çamaşırları kadar sakız beyazı saçlı, güleç yüzlü bir bayan karşıladı. Kısaca derdimizi anlattık. Hemen tekneye davet etti. Biz havuzlukta masa üzerine konmuş saksı içindeki fesleğen ile birlikte beklerken yaşlı denizci hanım da kucağında kocaman formalı üç kitapla kamara merdivenini tırmandı.

Yunanlılar bütün denizlerini içeren, bizim yat haritaları boyutunda 3 veya 4 kitap hazırlamışlar. Hem ayrıntılı deniz haritaları var hem de her liman, her barınak, her marina için planlar ile en ince ayrıntısına kadar yazılı açıklamalar 3 dilde anlatılıyor. Yani hem harita hem pilot kitap. Üstelik devlet tarafından yayımlanmış. Ne yazık ki aradığım bölgeyi kapsayan cilt İtalyan denizcilerin elinde eksikti.

Mükemmel Fransızcası olan hanım kocasının birkaç günlüğüne İtalya’ya vergi ödemek için gittiğini bıyık altından gülerek anlattı. 3 yıl önce satın aldıkları bu 38 Ft Halberg Rassy ile ilk kışlarını doğu Egede bir Yunan adasında, ikinci kışlarını Hırvatistan’da geçirmişler. Bahar aylarından başlayıp bütün yaz denizleri, adaları, koyları dolaşıyorlar. Bu kış da Marsilya’ya gidip kanalları kullanarak Hamburg’a kadar uzanacaklar (mış) !

Memnun musunuz? diye sordum.
Yıllardır çok çalıştık, çabaladık. Şimdi hayatın zevkini çıkartıyoruz. Teknede bütün ihtiyaç ve gereksinimimizi en aza indirdik. Fazlasıyla memnunuz diye yanıtladı.

Daha sonra çarşı içinde elinde bez alışveriş torbası, güleç yüzü ve uzaktan fark edilen beyaz saçları ve dinç yürüyüşü ile birkaç defa daha karşılaştık. Selamlaştık.

İtalyan emeklisi hanımefendi ve eşi 2.baharlarını teknelerinde ve akıllarına estiği denizlerde yaşıyorlar. Gıpta etmedim dersem yalan olur.

18 Temmuz 2010 Pazar

SEYİR DEFTERİ (4)

8 Temmuz –

0600- Aigina’dan avara olduk. Otomotikten çıkarttığımız sintine pompasını açık denizde yeniden regülasına oturtacağız. Sahilden yarım mil açıkta bile tekneyle giderken deniz dibi görünüyor. Pire Körfezinin güney doğu ucunda PATROKLOU adasını iskelede bırakıp MAKRONİSSOS güney çakarını da iskelede bırakıp KEA’nın kuzeyine devam etmek istiyoruz.
Bugün gelecek hava raporuna göre KEA’da devamına karar vereceğiz. SARONIKOS Denizini geçiyoruz.

1840-
Sabah o günlük güneşlik havada hiç dalga kaldırmayan kuzey doğu rüzgarı ile hem bocurum camadanlarını donattım hem de ana yelkenin yırtıklarını tamir ettim. Hazır yelkenler de açılmışken motora destek full arma yola devam ettik. Saat 0930-1030 arasında açık denize çıkarken Markonissi hizasında hava koymaya başladı ve rüzgar drise edip kafadan gelmeye başladı. Yelkenleri indirdik. Her geçen dakika hava koydukça koydu, dalgalar büyüdü. KEA’ya tuttuğumuz rotada dayanmaya karar verdik. İskele baş omuzluktan önce 1-2 metre gelen dalgalar 2,5 – 3 metreye ulaştı. Hızımız düştü. Dövünmeye ve yavaş ilermeye başladık.. Genoa’yı el kadar açtım. Roller ipine boş vermek Ahmet’e iskotayı kıç güverte üzerinden almak bana düştü. 17 tonluk HAZ dalgaların üstünde ortalama 6,5 - 7 knot’la ileri atıldı. Zaman zaman iskele bordada kırılan üç metrelik dalgalar teknenin altından geçerken sancak güverte suya gömülüyordu. Kafa denizlerinde çok defa dalgalar davlumbazın üzerinden aştı. Necip konsol önünde ayakta, Ahmet tek kişilik koltukta, Abdullah köprüdeki L koltuk ucunda, rahatsız, huzursuz bir yolculuk yapıyorlar. Aydin’la ben de bir şişe Hırvat Plovac eşek şarabı açıp güle oynaya, havayı yumuşatarak firtinanın zevkini çıkarttık.

12.00 civarında Yunan VHF istasyonları peşpeşe “Securite-Securite-Securite” diye güvenlik yayınına geçtiler. Dışarıda yer yerinden oynuyor. O kaba denizli 7 – 8 zaman zaman boralarda 9’a ulaşan havada küçücük yelkenleri ile seyreden 3 başka tekne gördük.

K E A
1330- sıralarında KEA adasının güney batı sahilinde çalkantısız sulara ulaştık. Uzaktan gördüğümüz üç ayrı küçük koyu kolaçan edip en sakininde 7 metreye demiri döşeyip alargada kaldık.

12 Volt çakmak prizinde akım var ama Laptop ve IPhone adaptörleri şarj etmiyor.Dolayısıyla harita ve rota nanay. Küçük jeneratör çalışmamakta israrlı. 3.5 KWA’lık büyük jeneratörü de devreye alamadık. Nacip ve Ahmet botla sahile çıkıp 2 km ötede bir tesiste hem laptopu hem de IPhone’u şarj edip geri döndüler.
Zuhal, Ömer ve Ateş’le telefonla konuştum.

O kadar çırpıntı ve sert havadan sonra mürettebat biraz olsun moral buldu.

1730’dan sonra hava bulutlanmaya başladı.Herkes bir köşeye çekilip uyudu.Ben de notları yazıyorum.Akşam laptopun şarjını en az şekilde kullanacak şekilde hızla bir sonraki atlama taşı SYROS ve bir sonraki MIKONOS için harita çalışacağım. Hava düşerse hızla yola çıkıp önce 33 mil ötede SYROS ‘un güney batı sahilini veya doğu tarafındaki 43 milde Syros limanını ulaşmaya çalışacağım. Olmadı hemen güneydoğumuzdaki KYTHNOS doğu yakasında 19 mil ötemizdeki korunaklı sahile ulaşmaya çabalayacağım.

Akşam yemek yiyip yattık. Yarın bu mahrumiyet koyunda kalmaya devam edemeyiz.

9 Temmuz –

Bütün gece rüzgar hız kesmeden esti. Saat başı uyanıp hem havayı hem de demirlediğimiz yeri kontrol ettim. Gün yükseldiğinde bulunduğumuz küçük koydan bakınca açıklarda hala kaba dalga olduğunu görüyoruz. Ama rüzgar biraz düştü. Kahvaltı sonrasında 7.5 mil kuzeydeki Kea Limanına hareket edeceğiz. Umarım yer bulabiliriz. Su, sigara ve ekmek ikmali yapmamız gerekiyor.Barometre son 24 saatte 2 Mb yükselip 1016’ya oturdu.
Irgat çalışmadı ve demiri elle aldık. Kötü haber.!!!!

1205- Ayrıldığımız koydan Kea Limanına 1 saatte geldik. Ana caddede belediye rıhtımına aborda olduk. Şipşirin bir Yunan sahil köyü. Rıhtımda su ve elektrik istasyonları var. Yakında bulunan Aphotiki Tavernadan her biri için tanesi 1.5€ya kart alınıyor . Kartı takıp ikmal yapılıyor. Mahrumiyet koyundan uygar bir limana bağlanmak hoş bir duygu. Moraller yükseldi. Yüzler gülüyor.

Caddenin hemen karşı kaldırımında balıkçı dükkanı, kasap, sıra sıra kafeler, tütüncü, turizm acentası, internet kafe vs …..var . Tam köyün göbeğindeyiz.

Cuma günü olduğundan Pire’den hemen her saat başı ferry’ler geliyor. İnsan, araba, evcil hayvanları boşaltıp tekrar Pire’ye dönüyorlar. O kadar insan nereye kaybolup gidiyor anlamadık. Akşam yemeğimizi Aphotiki ( Yunanca depo demek) tavernada yiyip yattık. Genelde akşam yemeklerinden sonra teknede kendi Yeni Rakılarımızı 4 dublelik su bardaklarında ve oradan buradan bulduğumuz buzla tüketiyoruz.


10 Temmuz-
Irgat , küçük jeneratör tamiri için köyün çıkışında bulunan Yorgo usta tekneye geldi. Yorgo tek bacaklı. Koltuk değnekleri ile dolaşıyor. Ama tam bir hayat dersi veriyor. 50 yaşında her işe koşan bir mekanikçi. O haliyle traktör, motosiklet hatta kamyon kullanıyor. Tekneleri traktörle karaya alıyor, denize atıyor. Koltuk değneklerini rıhtıma bırakıp hoop tekneye çıktı. Önce jeneratöre baktı. Sonra ırgata girişti. Bir saat sonra da “ ennia ora, simera”ya (Yarın saat dokuz) bırakıp, jenetarörü de alıp gitti.
Ateş alır gibi bir akşam yemeği yiyip tekneye geldik.Rakımızı içmeye devam ettik.
Dün gece kaburgam çok acı verdi. Pansiyon veya otel aradımsa da bulamadım.Yine güvertede baş üstünde yattım.

HAZ evrakları itibariyle Macar bandırası taşıyor. Yunan kara sularında da sancak gurcatamızda Yunan bayrağı taşıyoruz. Tekne yolcularını belirleyen Türk bayrağı da iskele gurcatada. Gece görünmez eller birim Türk Bayrağını indirip almış.İpini de güzelce yerine bağlamışlar.

1530- Yorgo ve ekürisi Panayot ile saat 1445de ırgat, jeneratör ve motorun yağ su kontrolünü bitirdiler.Hep birlikte tam karşımızdaki dönerciye gidip oturduk. Yunan FIX biraları masayı donattı. Masa kalabalık. Suvlakisini yiyen bir başka arkadaşı bize dede ve büyükannesinin İstanbul’dan olduğunu anlatıyor. Yarım yamalak yunancam ve onların anlaşılmaz İngilizcesi ile sohbet koyulaştırıyoruz.
2.5 gün ve 2 kişinin yevmiyesi karşılı Yorgo 240€ para istedi. Ben de 150-200€ arası bir fiyat biçmiştim.
Masadan kalkarken hiç tanımadığımız belki de bir daha hayatlarımızın hiç kesişmeyeceği bu insanlarla sarılıp öpüştük. İyi dilekler ve “Kalo taksidi” iyi yolculuklar dilediler. Aydın HAZ’dan bir bardak Yeni Rakı verdi. Souvlaki yiyen adamın gözleri yaşardı….. Tabii bizimkilerde……..
İnternet kafeye gidip hava raporu alacağız.
Adaya gelen feribotlardan insan ve araba akmaya devam ediyor.

Akşam saat 19 ile 21 arası küçük Kea limanı rıhtımına 35 tekne bağlandı. 10 teknede 82 kişilik Danimarkalı gençler grubunun 3 teknesi de yer kalmadığından gelip bizim üzerimize aborda oldular. Şamata, gürültü, neşe, heycan…sabahın 0230’una kadar sürdü. Bir yunan ekibi bizim saatten elektrik aldı. Teşekkür olarak ev yapımı bir şişe beyaz şarap hediye ettiler.

Sular çekildi ve HAZ’ın kıç omurgası yere değmeye başladı. Hemen su tanklarını boşalattık. Kıç kasara üzerindeki ağırlıkları baş güverteye taşıdık. Teknenin kıçını yükselttik. HAZ’I yol geçen Hanına çeviren Danimarkalaı gençlere hiç aldırış etmeden baş üstünde rakımıza devam ettik. Sonra da el ayak çekilince yatıp uyuduk.

11 Temmuz
1020- Üzerimize aborda olan 3 tekne palamar çözüp yola çıkıyorlar. Baş tarafımızdakiler de gidince HAZ’ı biraz öne doğru kaydırıp derin suya alıyoruz. Su ikmali yaptık. Son hazırlıkları tamamladık. Hava raporları 11 Temmuz Pazar günü öğleden sonra havanın düşeceğini ihbar ediyor.
1200- Her bir şeyimizi ikmal edip bizi 3 gün misafir eden Kea’dan palmar çözdük. Liman çıkışına yol verdik ve adanın yerleşim bölgesini geride bırakıp yola koyulduk.
İlk rota çalışmalarında kısa yol olarak Kea-Midilli rotasını öngörmüştüm. Ama ekip hızla Yurda dönmeye karar verince mecburen Kea-Bozcaada direkt rotasına girdik. Yola çıkışımıdan EVVOIA ve ANDROS adaları kanalından çıkıncaya kadar rüzgar kademeli olarak gücünü kaybetti. Kea’dan itibaren 29-30 derece rotada 152 mil yolumuz var.

12 Temmuz-
0910- Bozcada’ya 45 mil.
Çanakkale Boğazına yaklaştıkça gemi trafiği de artıyor.
Öğlen saatlerinde bir SM botu telsizle temas kurdu. Nereden gelip nereye gittiğimizi, mütettebatın tamamının Türk vatandaşı olup olmadığını sordu . İyi seyirler dileyip yoluna devam etti.
Kuzey Adriya denizinden Bozcaada’ya 5-10 mil mesafeye kadar ilk ve tek resmi kontrol temasımız da bu oldu. İnanılmaz.!!!!

Yolun son 15 milini ortalama 5 havada genoa ve bocurum 1 camadanlı 6.5 – 7 knot hız ve 1100 torno makine ile geldik. Ada oyuntusunda cıvarnalar başlayınca yelkenleri mayna ettik.

BOZCAADA
1645- Bozcaada limanına belediye rıhtımına kıçtankara bağlandık. Az sonra da telefonum çaldı. Can Aksoy:
-Neredesin?
- Şimdi Bozcada’ya bağlandım.
-Hımmm.
-Sen neredesin?
-Az sonra yanına gelirim.
Hoppala demeye kalmadı. Can da bir başka tekne ile az ötemizde bağlanmış.
Hemen rıhtımdaki kahveye koşup hasret kaldığımız halis Türk çayına saldırdık.
Biraz sonra da mendirek arkasında lenduha direkli bir başka tekne göründü. Limana girdi. Baş üstüne koşuşturan adamı uzaktan seçtim. Yanılmış olabileceğimi düşündüm. Can da hemen bayrağına baktı. Gelen benim eski Patron İbrahim Yazıcı. Baş üstüne koşan emektar kaptanı Erdoğan.
Limanda Ege rallisine katılacak pek çok tekne var. Aşağı inmeden önce mola vermişler.
HAZ’ın az ilerisinde de ahşap bir başka tekne. Çizgilerini yabancı değil. Pek konduramıyorum. Gidip yanına bakıyorum. Sevgili Ufuk Korsan’ın yakın zamanda sattığı Tetranora. Daha sonra yeni sahibi ve ekibi ile tanıştım hoş beş ettik.

Bütün ekip sulu Türk yemeğine hasret kalmışız. Ada’da bilinen bir lokantaya gidip tas kebab pilav yoğut ile midelerimize bayram ettirdik. Hala Ipod ve Laptop şarjında problem var. Çarşı içinde dükkanlardan ricacı olup şarj işini de hallettik.
Son üç gündür sesim yok. Boğazım ağrıyor. Ve konuşamıyorum. Gece rıhtım kahvesinde 4-5 tane limonlu adaçayı içip yattım.

13 Temmuz
0530- Ayaklandık. Teknelerin çoğu limandan ayrılmışlar bile. Biz de 0600 da demirimizi toparlayıp limandan çıktık. Çarşaf gibi bir deniz. Az sonra Anadolu tepeleri üzerinden muhteşem bir güneş doğdu. Gemi trafiği var. Ufukta Şehitler Abidesi seçilmeye başladı. Sonra da Boğaza girdik.
Yine heycanlandım, yine 250 in bizden 250 bin bu topraklarda yitip giden can için duygulandım. Sessizce ve minnetle ruhlarını şad ettim.

11.30 Çanakkale marinaya bağlandık. Necip çarşıya çıkıp Laptop ve Ipod’a 12 volt şarj cihazı satın aldı. Ben de liman Başkanlığına bir emanet bırakmak üzere kısa bir ziyaret yaptım.
Öğlen yemeği, yemek üzeri kahve keyfi yapıp saat 01.30 da avara olduk.
Nara Burnuna kadar salana yuvarlana sonra da Rumeli kıyısına kapağı atıp sahile iyice yapışıp Gelibolu’ya kadar akıntı kazımadan tırmandık.
Gelibolu – Zincirbozan bankı arasınada sıkı bir gemi trafiğinde slalom yapıp nihayet Marmara Adası rotasına girdik. Akşamın bir saatinde artık uyuyabileceğime karar verip yattım.
Marmara Adası Kuzey batısında Hayırsız Ada’dan sonra artık hiç değişmeyecek Kalamış koyu rotasını da verip içim rahat huzurlu uyudum.

0612- Adalar arkasındayız Rota 081 derece. Kalamış’a 29.1 mil mesafedeyiz. Torno 1350.ETA 10.30
Arka kamaraya inip çantalarımı topladım.

11.30-
HAZ bir ay boyunca kalacağı Fenerbahçe Heliport yüzer pontonuna kıitan kara bağlandı.

SEYİR DEFTERİ (3)

Hırvatistan ve Jadran denizi öyle haldır haldır geçilip geride bırakılacak bir deniz değil.Kendi teknenizle veya kiralayacağınız bir tekne ile köşe bucak gezilmesi, görülmesi gereken kocaman bir arşipel burası. Hele tarihten fışkıran binaları, küçücük kentleri, tertemiz limanları, insanın aklını başından alan manzaraları ile Akdeniz'li veya Ege'li olmayan ama kendine has bir dokusu ve kokusu olan bu denizler görülmeye değer. Şansımıza çok sert hava ile karşılaşmadık. Sadece Adriya denizi güney ucunda Korfou'ya girmeden az önce İtalyan, Hırvat ve Yunan radyoları "Güvenlik" anonsları yaptılar.Havanın sadece ucunu gördük.
Adriyatik'de bizim geçtiğimiz mevsimde rüzgarlar genel olarak sabahları batılı sonraları de hep kuzeyli esti.Seyrimize yardımcı oldu. Oysa pilot kitaplar güneyli rüzgarlara işaret ediyorlar.

Fırsat yaratıp muhakkak bu coğrafyayı tekene ile gezin.

4 Temmuz 2010
0625- Aydın Korsanla birlikte vardiyayı devraldık.Genoa ve bocurum açık.Torno 1300 devir.Rota 160 derece. Kaba dalga var. Dubrownik’ten beri gelinen mesafe 86 mil.

1630- Hava iğnecikten geliyor. Yarım genoa, ana yelken, bocurum ile traverse başladık. Yunanistan’ın OTHONOI ve ERIKOUSA adalarına 40.7 mil mesafedeyiz.Yelkenlerden fazla verim alamadık. Sancak kontrada iyi çalıştı ama bu sefer de Arnavutluk sahillerine çok yaklaştık. İskele kontraya geçince ana yelkeni mayna ettik. Yola devam ediyoruz.

5 Temmuz 2010

KORFOU
Nihayet Kerkyra veya diğer adı ile Korfou kuzey ucundaki Peristerai adacığı çakarı göründü. Harita üzerinden yola devam ediyoruz. Peristerai çakarının hemen batısında bir topuk gçrünüyor. Mümkün olduğunca açığından geçmeye özen gösteriyorum. Kırmızı Peristerai çakarı gerisinde sahilde de yeşil bir başka çakar görüyoruz….. Derken koca bir yocu gemisi bu iki çakar arasından geçip kuzeye açık denize çıkıyor. Demek ki limana giriş bu iki çakar arasından olmalıymış. Ama insane ilk defa gittiği denizlerde olabildiğince emniyetli seyir yapmak istiyor.

İskelemizde hala Arnavutluk sahilleri devam ediyor. Olabildiğince Yunan tarafı adaya yanaşık kanalda Serpa çakarı üzerine dümen tutuyoruz . Küçük Vido adası başındaki çakarı da sancağımızda bırakıp Korfou limanına giriyoruz.

Gece herşey farklı görünüyor. Koca liman içinde kendimize bağlanacak bir yer ararken neredeyse tam yol devasa bir turist gemisi de limana giriş yapıp az ileride ışıklandırılmış uzun bir rıhtıma bağlanıyor. O tarafta bize hayır yok. Bu kere limanın güney sahilini kontrole giderken karanlığın içinde bir kaç direk görüyoruz. Üzerine gittiğimizde salaş ve tenha T şeklinde bir limancık oluşturan taş iskeleyi görüyoruz. Yorgunuz. Bir şekilde buraya aborda olup bağlandık. Yatıp uyuduk. Saat sabahın 0130u

0915- Necip, erkenden kalkıp liman başkanlığı yerini öğrenmek için hemen liman dibindeki dükkanlara gidiyor. Şurada ilerideymiş diye haber verdi. Palamarları gözüp bir gece önce haldır haldır gelip yanaşan devasa geminin bulunduğu rıhtıma doğru gittik. Kocaman bir gümrüklü saha ….. yanaşacak yer yok. Öyle ettik bçyle ettik ve mantık yürüterek gümrük binası önünde yüksek bir rıhtıma bağlandık. Bağlandığımız rıhtım kara tarafında bir tel örgü ile ayrılmış. Görevli bir polis buranın liman başkanlığı olmadığını tekneyi de gümrüklü sha rıhtımından çıkartmamızı söyledi. Biz de tekneyi 5 metre ileri çekip tel örgünün dışına bağladık (!!!!)
Necip yine koltuğunun altında tekne evrakı ve pasaportlarımız ile kente daldı.
Laptop şarj etmiyor. İçme suyumuz tükenmek üzere.

Uzunca bir bekledikten sonra geri geldiğinde Yunan makamlarının elinde Transit Log belgesi kalmadığını, teknede 2 vizesiz yolcu olduğundan “siz buraya gelmediniz. Biz de sizi görmedik. 24 saatten fazla konaklama yapmadan yolculuk edebilirisiniz” dediklerini anlattı.

Kalenin hemen dibinde bir de marina olduğunu öğrendik ve palamarları o garip rıhtımdan çözüp Kale dibindeki Mandraki marinaya dümen tuttuk.

Yaklaşırken telsizle çağrı yaptık. Cevap alamadık. Limanın girişinde bizi İngiliz bir kadınla orta yaşın üstü bir adam karşıladı. Tonoz alıp kıçtan kara bağlandık. 1120.
Pasarellamızı karaya indirip Hırvatistan sularından beri ilk defa tam teşekküllü denebilecek karaya ayak bastık.
Mandrake Marina elektrik, su, duş, yakıt ve lokantası ile uzak yol yolcularına bütün uygar olanakları sunuyor. Çardak altında soğuk biralarımızı yudumlayıp tuvaletlerini ziyaret ettik. Marina sorumlusu Andreas öğleden sonra geldi. Elektrik ara kablomuzu verdi. 220 volt bağlandık. Su ikmalimizi yaptık. Bilgisayarı şarj ettik. Bir ara kale dibindeki plaja yüzmeye gittik. Öğlen üzeri bir ekip kente gidip buz ve kumanya ikmali yaptı. Yunanistan sınırlarında kullanılmak üzere de internet için kontör aldılar. Yakıt ikmali yaptık. Akşam yemeğimizi de marina içindeki lokantada yedik.

Ertesi gün yola çıkmak üzere yattık.

Punat’tan beri geldiğimiz mesafe 462.28 deniz mili. Toplam seyir süresi 67 saat.Ortalam hızımız 6.90Knts.

6 Temmuz

0525- Mandrake Marinadan avara olduk. Rotamız 140 derece Hızımız 6.5-7 Knts. Hedefimiz Korint kanalı. Mandrake’den aldığım bilgilerle Lefkas kanalından geçmeye karar verdik.

0730- Laptop uzun zamandır 12 volt ile şarjda tekliyordu. Nihayet üstün çabalarımız ile 1Kwa portative jeneratörü çalıştırıp devreye soktuk. Laptopu da şarj edebiliyoruz.

0815- İsklede MOURTOs adacığı ve sancakta KOUNTOURIS burunları bordalandı Diavalos Kerkyras kanalı bitiyor.PAXON denizine giriyoruz. Rotamız dümdüz Lefkas kanal ağzı.

LEFKAS
1430- Kanal ağzındayız.
Güneyden gelip kanalı bitiren tekneler yelkenlerini basıp yelpaze gibi açılarak yeni ufuklara açılıyor. Kuzeyden gelip kanala girecekler ise sekere üşüşen sinekler gibi hemen ağızda bulunan kum bankının önünde toplaşıp geçişi başlatacak siren sesini bekliyorlar. Sonunda duyulan siren ile birlikte 10-12 tekne birden hareketlendi. Denizcilik nezaketi (!), sıra falan hak götüre. Yol vermeyenler, sıkıştıranlar …. Ne ararsan var. Genelde bataklık ve derinliği çok az olan bir alanda ortalama 5-6 metrelik bir geçiş kanalı açıp bu geçişi de betonlamışlar.

Kanala girip ördek ve palazları misali güneye doğru inmeye başladık. Kana girip biraz ilerleyince sancak tarafında genişleyen alanda hem Lefkas kenti rıhtımları ve bağlama yerleri hem de tıkış pıkış dolu bir marina var. Marinanın güney ağzında da yakıt ikmal istasyonu yer alıyor. Burası da kuzeyden gelenler için hem iyi bir barınak ve dinlenme yeri hem de nefeslenilecek bir etap olarak düşünülebilir. Kanala birlikte girdiğimiz teknelerden bazıları kent rıhtımına bazıları marinaya bazıları da doğrudan yakıt istasyonuna yöneldiler..

Lefkas kanalı yolu en az 24 mil kısaltıyor ki bu da ortalama 4-6 saat seyir demek. Tek olumsuz yanı bataklıkların ortasında olan bölgenin aynı zamanda bir sivrisinek cenneti olması. Lefkas kanalından geçiş ücretsiz. Toplam mesafe 3.2 deniz mili. Yarım saatte bitirdik ve açık denize yeniden kavuştuk.

Rotamızı önce MEGASION adası kuzey doğu ucundaki çakara sonra da KALAMOS ve KASTOS adaları güney burunlarına yani 152 dereceye aldık.

Patras denizine girmeden VROMONAS-MAKRONİSSOS- OXEIA rotasında rüzgar Kuzey batıdan zaman zaman 30-35 Knts’lara çıktı.Akşam 18.00 ile 21.00 arası yarım genoa be bocurum basılı çok güzel bir yelken seyri yaptık. Motoru stop ettik Yer yer HAZ 8.5 Knot’lara kadar çıktı.

Patras Denizine girdik ve gecenin 01.30’unda Rio Antinio köprüsünün altından batı-doğu yönünde geçtik. Köprü ve trafik etkileyici. Mimari çok güzel..Güney yakasında bulunan kent ışıl ışıl.
0430-0515 arası teknede tüm mürettebat ya uyuyor ya da uyumak üzere. Yumuşacık bir havada güverteden denizi seyrettim. 3 ayrı grup yunus sürüsü gecenin karanlığında gelip meraklarını giderdiler. Karanlıkta pofurtuları ve dalma sesleri önce şaşkınlık sonra sevinç yarattı. Karanlık bir gecede ilerleyen teknede baş güvertede denizin ve karanlığın sesini dinlemek ruhu arındırıyor.

Sabahın alaca karanlığında o sate kadar çalışmamakta direnen 12 Volt şarj ansızın çalışmaya karar verdi.(!) Aydın kıç kasarada umutla sırtısına atlayacak balığı beklerken diğer arkadaşlar uyuyor.Ben de notlarımı toparlıyorum. Korint kanalı girişine 16 mil mesafe kaldı.

Yaşar Korsandan gelen hava raporlarında Perşembe günü ve sonrasında Ege’de kuzeyli rüzgarların 6-7 Beaufort ve sert olacağı not ediliyor.
16 mil ve Korint ge.işi sonrası Vatan’a Ege’ye kavuşacağız.

0840- Hava bulutlanıyor.Güneş kayboldu. Denizin yüzü ürpermeye başladı.Yıldızdan gelen iskele kıç omuzluk güzgarı ile ortalama 6-7 Knts süratle 120 dereceye gidiyoruz.Deniz kabarıyor.Hava arkamızdan geliyor.

KORINTH
Öğlen saatinde Korint kanalı giriş ağzına geldik. Batıdan gelirken burası uzun bir kumsal ve kanal girişi de 2 çakarla markalanmış genişçe bir koy. Telsizle çağrı yaptığımızda yarım saate kadar geçiş yapabileceğimiz söylendi. 2 kere doğudan gelenleri ve bir de daha önce Hırvatistan’da da gördüğümüz Christina gemisinin ağıza gelmesini bekledik.Nihayet 13.00 de Batı-Doğu geçişine izin verdiler. Christina önde, arkasında bir Alman teknesi peşinde HAZ kanala girdik. Kanal genişliği 24.6 metre. Rüzgar ve akıntı var. HAZ’ın başını tutmakta zaman zaman zorlanıyorum. Seyre verdiğim dikkatten etrafa fazla bakamadım. Kanal boyu 3 mil.

1325- Hemen çıkışında sağ yakada uzun bir rıhtıma bağlandık. Necip gidip geçiş bedelini ödeyecek. Dönerken kalayın bini bir para(!) 44 Ft HAZ’dan 301€ para aldılar. İnanılmaz !!!! Oysa biz 190€ civarı bir bedel bekliyorduk. Açıkcası neşemiz kaçtı.
Karşımızda bizim denizimiz EGE. Sadece ona has lacivert deniz.

Korint çıkışında rotamızı küçümen EVRAIOS adasını iskelede bırakıp AIGINA’ya tutuk.
Körfez içinde bulunan 5 adalar (Pentanisia) nın Thomas ve Ioannis adaları arasından geçip oldukça sert rüzgar altında AIGINA’nın küçük limanına girdik. Girişin hemen sancak tarafında marinamsı bir yere sokulduk. Yer yok. Çıktık. Etrafa bakınıyoruz. Kent rıhtımı karşımızda. Tekneler de bağlı. Ama ne kadar su çeker bilemiyoruz. Tam arkamızda limanın girişinde özel kulüp tarzında bir rıhtım ve bağlı tekneler var.

AIGINA
1730-Yaklaşınca biri buraya bağlanabilirisiniz işareti yapınca demiri funda edip rıhtıma kıştan kara olduk. Belediyenin bir işletmesi. Kafeterya lokanta var. Yanımızda da kiralık Argolis yatch tekneleri ve içinde İrlandalılar ile Hollandalılar.

Otomatik sintine çalıştı. Veeee…. Bol miktarda mazot da denize boca oldu. Heycanlandım. Hızla bir kova temiz suya deterjan sıkıp köpürttğk ve denize boca ettik. Mozot toz oldu.

Kısa boylu, kara kuru görevli kız elinde makbuzla geldi. Geceleme bedeli 11€. Necip mutat üzere koltuğu altına evrak-I metrukesini alıp Liman Başkanlığı yolunu tutu. Hemen karşı sahilde bulunan Liman Başkanlığından bizim denize deterjan döktüğümüzü görmüşler. Bir sürü sıkıntı çıkarttılar. Pasaportlara el koydular ve ancak ertesi sabah avara olurken iade ettiler.

Kıssadan hisse: Bırakın mazot denize aksın. Deterjan çevreye daha zararlı kabul ediliyor.

Bağlandığımız yerde su elektrik wc lokanta vs var.
İstanbul’dan gelen raporlarda 8-9-10 Temmuz günleri yıldız / poyraz 7-8 hava bekleniyor. Yükleyecek gibi görünüyor.

Akşam yemeğimizi lokantada yedik. Bildik lezzetlere ulaşmak iyi geldi. Cacık, beyaz peynir, çiğ balık, ahtapot salatası, fava, zeytin , kötü bir paplina vs…… Adama rica ettik. Kendi rakımızı yemeğimize katık yaptık. (!)

SEYİR DEFTERİ (2)

1 TEMMUZ YOLA REVAN OLUYORUZ.

Sabah 0850 de HAZ’ın palamarlarını Punat’ta son defa çözüp, kıçtan da tonozu suya salıverip yola revan olduk. Karinası temizlenen tekne kendine geldi. Siyah duman kalmadı. 1350-1400 motor devrinde rahatlıkla 7 Knt sürate erişiyor.
İlk araştırmamızda Puant’ta yakıt ikmali yapılamadığını ana karada 17 mil uzakta Senj limanında yakıt olduğunu öğrenmiştik. Sonradan Vladimir yolumuzun üzerinde ve sadece 21mil uzakta RAB adası ACI marinadan da yakıt alabileceğimizi söyleyince bu rota işimize geldi.

Laptop’a yüklediğimiz MaptecPro v eve USB ile çalışan GPS mükemmel çalışıyor. Rotamız 185 Negrit Burnu. Motor 1400 torno. Ortalam hızımız 7 Knts. 1025 de Genoa ve bocurumu açtık. Hızımız 7,80-8,20 Knts la çıktı. Genel olarak rüzgar yıldızdan esiyor.
3,5 saatlik bir seyirle RAB adasının batısında bulunan ACI marinaya girdik. Kuzeyden gelirken liman ağzı görünmüyor. Kentin uzantısı yarımadayı dönüp liman girişine ulaşılıyor. Allahtan Pilot kitapta giriş fotoğrafları vardı. 15 knota yakın rüzgar var. Yakıt iskelesinde de bir koca motor yat. Doldur doldur adam bir türlü dolduramadı deposunu. Yaklaşık 45 dakika rüzgar altında minik manevralarla alargada bekledik. Sonunda depolarını doldurup ayrıldı da yanaşabildik. Biz de toplamda 536.70 litre yakıt aldık.

1245 de Rab’dan ayrıldık. SKARDA – MAUN ve VIR adalarını iskelemizde bırakarak 1835 de RIVANJ ve SESTRUNJ adaları arasındaki kanala girdik. Yeni rota 140 dece. Hızımız 7.4 Knts. Motor hep 1400 tornoda. 2020 gibi IZ adasının doğusunda bulunan IZ VELI köyünde pitoresk bir koyda “Restoran Baroni” nin tonozlarından birine bağlandık. Restoranda yemek yerseniz tonoz bedava(!), yok yemezseniz 10€. Sopa Restoran sahibi kendi botu ile tekneden alıp tekneye bırakmaca servis yapıyor.

Günün bilançosu toplam 74 mil deniz yolu.

Akşam yemeğimizi “Baron’un Lokantasında” yiyip tekneye döndük.
Ben ne yazık ki evvel ezel teknede kamarada uyuyamam. Bu konuda Rıdo ve Turhan Ağabeyin de anlatacakları vardır.(!) Tulumumu alıp kıç kasaraya çıktım ve kadife bir göğü ışıldatan yıldızlar altında uyumaya hazırlandım. Ne mümkün? Az ilerimizde yine tonozda duran bir Sloven teknesindeki 2 kadın sabahın esselatına kadar kıkırdayıp, gülüp tencere tavalarını denizde yıkadılar. Herhalde sabahın üçünde falan dalmışım.
2.GÜN
Günle birlikte uyandık. Yanımızaki Sloven teknesindekiler bir gece önce o kadar gürültü çıkartmamışlar gibi mışıl mışıl uyuyorlar. Deniz çarşaf. Henüz güneş doğu tepelerini aşmadı. 0550 de tonozdan çözülüp yeniden yola koyulduk. Motor 1100 torno hızımız 5.60Knots. Sessizce ilerliyor sabahın sessizliğini bozmamaya gayret ediyoruz. Adanın sahil köylerinden balıkçı tekneleri ayrılıyor. Bazıları gece seferlerini bitirmiş geri dönüyorlar. Rotamız 151 derece. Bodoslamamızda yüksek tepeler ufku kocaman bir göle benzetiyorlar. Aralarında bir geçit var ama görmek seçmek olanaksız. Harita olmasa sanki doğrudan karaya gidiyoruz. Her tarafımız dantel gibi işlenmiş koylar ve adalar denizi.
0710’da ZUTSKİ kanalına girdik.Kuzey batı- Güney doğu yönünde uzanan, İskelemizde ZUT sancağımızda KORNAT adası uzanıyor. Tam karşımızda DAJNE adacığı ve DAJNICA kayalıkları kanalın çıkışında bizi bekliyor. Hava açık. Görüş mükemmel.

1200- Motor yeniden 1450 tornoda. Hızımız 7.7Knots.Rotamız 139 derece. Hava 2 Baufort
1300- Biraz rüzgarı bulunca Genoa ve bocurumu açtık.
1600- 132 rotasında devam ediyoruz. Niyetim çok uzun ayak yapmadan KORCULA adasının batı ucunda VELA LUKA’da bir mola vermekti. N43 24’32’’ E 15 55’17’’ ile N43 11’11’’ E16 11’26’’ fix pozisyonlarını tam bir adalar ve kayalıklar arşipelinden açık Adriyatik veya Jadran denizine çıkınca Korcula’ya uğramadan DUBROWNİK’e devam etme kararı aldık. 90 mil yolumuz var.
Korcula da HVAR gibi Hırvatistan’ın çok bilinen ve beğenilen tarihi yerleşimlerinden biri. Görmek isterdim.

1940- N42 54’07’’ – E 16 39’04’’ Korcoula adasının batı ucundan yeni batı rotasına döneceğiz.

2100- Rotamızı 109 dereceye aldık. Torno 1400. Hızımız 7 Knots. LASTOVSKİ kanalını geçiyoruz. Kuzeyimizde Korcoula güneyimizde LOSTVO adaları var. Gece seyri yapıyoruz. Ekibin bir kısmı uyuyor. Köprüde Necip’le birlikteyiz. Haritada önümüzde MLJET adası var. Karanlıkta adayı seçmeye başladık. Biçbir alamet, çakar yok. MLJET adası uzunluğu 20 mil. Güney doğu ucu bir ejderha kafasına benziyor. Saat 0100 gibi kör bir karanlıkta iskelemizde birakıp geçmeye başladığımız adayı Necip hiç sevmedi. Ona “Yılan Adası” deyip durdu. Sabah 0415de nihayet MJLET adasını bitirdik. Haritada “Gonoturska” gibi isimler var. O gecenin karanlığında bitiremediğimiz ada bana eski çağlarda Osmanlı Korsanlarının buralara sık sık geldiğini çağrıştırdı.

3.GÜN
0500- Kuzeyde ve iskelemizde LOPUD ile KOLOCEP adalarını bırakıp DUBROWNİK’e yöneldik. 2 yıl önce de turist olarak gittiğim bu kente denizden de ulaşmak heyecan verici. Gruz limanına giriş yaptık. Burası kentin ana limanı.Turist gemilerine ayrılmış devasa rıhtımların hemen karşısında oldukça küçük bir yat limanı var. Liman içinde turlarken bir yandan da kendimize bağlanacak yer arıyoruz. Bulamadık. Sabahın esselatında soru soracak bir kul da yok!. Sonunda kentin içinde bir haliç yapan KANTAFİG köprüsü altından geçip sonunda ACI marina olan dar Rozat – Komolac kanalına girdik. Hava dağların arasından huni ağzından çıkarcasına üfürüyor. Daracık bir yer. Alargada tekneler bekleşiyor. Telsizle marinaya çağrı yaptık. Beklememizi söylediler. Demiri uygun bir yere funda edip kamaralarımıza çekilip uyumuşuz. Demir tarıyor mu diye belki 4-5 kere uyanıp aldığım kerterizleri kontrol ettim.
0830da telsizden “15 metrelik yelken teknesi“ diye anons ettiler. Emin olmak için 15 metre olduğumuzu ama motor sailor olduğumuzu söyledik. Tamam girin dediler. Demiri toplayıp daracık marina ağzına yöneldik. Ancak 15-20 metre eni olan yolda ilerlerken heyecanlı ve elinde telsizli marina görevlisi yelken teknesini çağırdığını bizim motor teknesi olduğumuzu marinaya alamayacaklarını söyledi. Her yan Sunsail’in bareboat tekneleri ile dolu. Haz’I kendi boyu kadar bir alanda döndürüp marinadan kendimizi dışarı attık. Hemen dışarıda bulunan yakıt istasyonuna yanaşıp ikmal yaptık. Ve hızla bu dar alandan çıkıp liman işlemlerimizi tamamlamak üzere yeniden Gruz’a yöneldik.

Sabah bomboş olan uzun rıhtımlarda şimdi dört kocaman devasa cruise gemisi ile dolmuş. Rıhtımlarda bağlanacak yer yok. Dolanırken bir kaç denemeden sonra liman başkanlığı önündeki rıhtıma aborda olabileceğimizi söylüyorlar. Necip evrakları ve pasaportları alıp Başkanlığa gidiyor. Biz de çöplerimizden kurtulup bekliyoruz.Sıcak dayanılmaz, sabahın erken saatinde bile beynimiz kaynıyor. Yetkili gelmediğinden, beklerken alış veriş yapılıyor. Ve sonunda Gruz limanından ayrılıyoruz.

Dubrownik görülesi yaşanası bir yer. Ama teknedekilerden bir kısmı taşalara binalara mı bakacağız gidip denize girelim diyor ve biz de Kentin eski limanı karşısında LOKRUM adasına yöneliyoruz. Küçücük koyda devasa bir turist gemisi ile 5 direkli bir ingiliz gemisi var. Küçük tekneler, dolmuş motorları vızır zızır çalışıyorlar. LOKRUM adasının doğusunda 10 metre pırılpırıl bir suya demiri funda ettik ve kendimizi serin sulara bıraktık. Yemek yedik. Motorun suyuna yağına baktık. Etrafı seyrettik. Kitap okuduk. Kısacası dinlendik.
Saat beş civarında koy içindeki turist gemisi hareketlendi. Uzun uzun düdük çaldı ve Kenti selamlayıp ayrıldı. Biz de 1730 da demirimizi toparlayıp 1745 sıralarında Cavdat dış limanına girip alış veriş yapık.

Orada, burada insanın dibini düşürecek kadar güzel, endamlı tekneler var. Hangi birine bakacağını insan şaşırıyor. Cavdat’da da 20 metreye yakın, gururla taşıdığı İngiliz bayraği neredeyse suya değen klasik bir cutter aklımı başımdan aldı.

Cavdat’dan da işimizi bitirip ayrıldık.
1955- Rotamız 160 derece.Önümüzde gerçekleştireceğimiz en uzun ayak var. Karadağ ve Arnavutluk’u açıktan geçip Yunanistan’ın Korfou adasına dümen tutuyoruz. Toplam yolumuz 222 deniz mili. Ortalama 30 saat ……..

Seyir Defteri (1)

1- 14 TEMMUZ 2010 tarihleri arasında Hırvatistan/Krk adası Punat marinadan yola çıkan "HAZ" 14 Temmuz Çarşamba günü 1130 sularında Fenerbahçe marinaya bağlandı. Teknenin getirilişinde aldığım sorumluluk gereği kısa seyir notları tuttum. Tamamını zevkle forumda sizlerle paylaşacağım. Yorgunluğumuzu atıp 32 kısım tekmili birden tefrika edeceğim.
Kısaca notlar şöyle:
Toplam yol süresi 11 gün
Toplam yol 1070 deniz mili.
Alınan yakıt : 997,92 litre ( Rab adası- Dubrownik ve Korfou)
En sert hava 8-9 kuvvet Aigina- Kea arası
En uzun sığınma 3 gün Kea
En uzun ayak Cavdat * Korfou 222 Deniz mili (3/07-1940 ile 5/07-0130, yaklaşık 30 saat)
Geçilen kanallar Lefkas ve Korinth.
Denizde tek resmi temas: Bozcaada'ya gelirken SG tarafından VHF bağlantısı.

HAZIRLIK

İstanbul’dan yola çıkmadan masa başı rota çalışması, pilot kitapların okunması ve hem onlardan hem de blog ve forum yazılarından copy/paste notların derlenmesi, yapılacak işlerin ve kumanyanın dökümü vs gibi hazırlıklarımızı zaten yapmıştık.

Her nedense ben Maxsea programını sevemedim onun yerine Maptech Pro kullandık.

1 Temmuz’da Krk Adası Punat marinasından avara olmadan önce 3 gün boyunca, yakıcı güneş altında önce sahibinden tekneyi teslim almak için harekete geçtik. Gayet ciddiye aldığı tekneyi tanıtma programı çerçevesinde her bir köşe bucağını anlatırken dinledik. Hiç kullanılmamış Budapeşte’de imal edilmiş (!?) genoa’yı ve çok az kullanılmış trenketeyi donattık. Güverte üzerinde çok kısıtlı donanım olduğu için bu yelkenleri donatırken biraz puzzle çözmemiz gerekse de İstanbul’dan gelen makaralar ve kilitlerle ve teknede bulduğumuz bir tam roda Lyros 8 kollu halatla kendi kullanımımıza uygun donanımı tamamladık.
Tıkalı olan arka kamara WC borularının tamiri ve bakımı yapıldı.Borunun içinden bir tek çorap çıkınca WC de kabul edilebilir çalışma sistemine oturdu. Patlak şişme bot yerine yine ikinci el bir bot satın aldık. Ki sonradan bu botun da tabanının sağ tüpten ayrıldığını ve kulananların diz kapaklarına kadar su içinde hizmet aldıklarını farkettik.!!!!Punat marinada bize her konuda yardım eden (!)Vladimir pek çok işte yolumuzu kısalttı diyebiliriz.

Önceki sahibi Macar İstvan ile ilk deneme seferine çıktığımızda tekne azıcık kara tren gibi kara duman atıp yavaşça yol aldı. Ertesi gün dalgıç indirip karina temizliği yapıldı. Bir gün önce ben kıç merdiveninden bota inip 9,9Hp Yamaha motoru güverteye almak için uğraşırken şaftta elimden büyük siyah midyeler görmüştüm. Varın gerisini siz tahayyül edin.

29 Haziran günü Istvan çantasını yüklenip bastondan uzatılan pasarelladan son defa pontona inip teknesi okşayıp ayrıldığını öğrendim. İyi ki o halini görmedim. İnsanın teknesinden ayrılmasının nasıl bir duygu olduğunu yaşayan bilir.

Motorun yağına suyuna bakıldı.

Punat’tan ayrılmadan önce LPG tüpü, küçük jeneratöre benzin ve yağ, motora yağ, alış veriş merkezi Conzum’dan kumanya, likit, eksik bölge haritaları, 2 adet 87 litrelik İgloo buz kutusu, internet bağlantısı için T Mobil’den Hırvat Vınn’I ve buz takviyesi yapıp yol ikmalini tamamladık.

3 gün boyunca “donatanımız” Necip Korsan bir an durmaksızın atom karınca misali oradan oraya koşturdu. Karıncalar gibi ha babam tekneye naylon torbalar içinde bir şeyler taşındı.

Elimde siyah defter listeler yapıp her alınanın üstünü çizerek sonunda ikmal işlemlerimizi tamamladık.

Bağlı olduğumuz B2 pontonunda 9 metre bir Alman teknesinin sahiplerinden biri handikape olup tekerlekli sandalyesi havuzlukta duruyordu. Bir başkasında 3.5 yaşındaki Golden Retriever sıcaktan bunalmış bütün gün uyukluyordu.

Saat 11 istikametinde bağlı motor yata gelen 2 Alman hatun tekneyi otel olarak kullandılar. Bol bol sosisli sandviç yiyip güneşlendiler.

Nisan ayında gittiğimizde aklımız kalmasın diye baktığımız 38Ft 1973 model Nauticat sahibi Avusturya’lı da gelip orada kaldığımız süre boyunca bütün teknesinin içini güverteye çıkartıp hem temizlik hem de bakım yapıp durdu.

Buz ararken köy içinde tanıştığımız Türk asıllı Makedon dondurmacı arkadaş çok yardımcı oldu. Sarih türkçesi, sıcak kanlılığı ve yardım severliği bizi fazlasıyla duygulandırdı.

Yakınımızda bulunan marina duş ve tuvaletleri hayatımızı kurtardı……

Punat’ta her arananın bulunması mümkün olmamakla birlikte 6Km kuzeydeki Krk kenti daha kapsamlı bir merkez.. En azından Informatıon Office fazlasıyla doyurucu (!), CONZUM’u büyük, kent merkezi hareketli ve canlı.

Fiyatlar yer yer değişken. Conzum’dan daha ucuza marinanın hemen karşısında bir başka toptancı genel alış veriş mağazası da var. Şarapları ve özellikle üzerinde bir eşek resmi olami olan Plavac kırmızı şarabını zevkle tükettik.

Yemeklerden sonra lokantalarda ikram edilen incir ve erik grappa’sı en azından benim damak tadıma hitap etmedi.Alkolü yüksek ve tatlı.

Dalgıç’a 150€
Tabanı ayrık bota 200€
Tamiri layıkı ile yapılmayan arka WC’ye 50€
Hatırladığım kadarı ile benzinin litresine 1.20€ -Yanlış hatırlıyorsam Necip Korsan düzeltir.- Verdik.
Balık yenmez ise yemekler ucuz denecek kadar makul.
Harita paftaları bizim paramızla 30TL

Hırvat karasularında seyir yapabilmek için Vignette denen Sailing Permission yıllık olarak veriliyor. Ayrıca 8 günlük kelle başı ve her gün için 1€ da Tourist taxe alıyorlar.