Herşey Gezgin Korsa forumunda yazdığım “Farklı bir yol” başlığı ile başladı. Niyetim bütün dünyada yaygınlaşan “Yelken & Kürek” akımını anlatmaktı. Denize çıkmanın ille de büyük bütçeler ve büyük tekneler gerektirmediğini vurgulamaktı.
Konu ilgi görünce, bir hayalim olduğundan bahsettim.
Ucuz maliyetli, özel deneyim gerektirmeyen, isteyenin bahçesinde bile inşa edebileceği, yüzyıllardır denenmiş, denizciliği kanıtlanmış, 2004 yılından beri Türkiye’de fahri tanıtımını yaptığım Dory’lerden bir tane örnek yapmayı önerdim. Fikir tuttu.
Başta gençlere tekne yapmayı öğretmek. Amacımız, denize çıkmak için ille de çok para gerekmiyor. Ucuz maliyetlerle de kendi teknenizi yapabilirsiniz düşüncesini aşılamak. Denizde yüzen teknelere bakıp iç çekmesinin bir kader olmadığını anlatmak. Sorumluluk vermek. Bu yaptıkları tekneleri gerekirse aile fertleri ile de kullanmalarına olanak vermek. Bir önceki nesli de heveslendirmek. Tekne yapan grupları hem yapım hem de kullanım aşamasında tatlı bir rekabete sokmak.
Hedef kitlemiz de yelken kulüpleri olmamalıdır. Onlar zaten kendi öğrencilerini buluyor. Denizle yeni tanışacak olanları hedeflememiz gerekiyor. Başlangıçta yelkeni değil denizi sevdirmeliyiz. Hepimizin sıkça yaşadığı bir olaydır; ilk defa teknenize binen birisinin yapmak istediği ilk şey balık tutmak/yüzmektir. Varsa kürek çekmeye de eğilimlilerdir. Devam ederse mutlaka yelkenci olacaktır.
Ve buna sahip olmanın büyük bütçeler ayırmadan kendi olanak ve yetenekleri ile ulaşabilecekleri mesajını vermeliyiz...
Bu hayalimdeki temel amaç yelken camiası içinde bulunan - ailesinin teknesi olan veya bir yelken kulübünde yarışan - gençler veya çocuklara ulaşmak, onlara tekne yaptırmak değil. Onların deniz üzerinde olabilme şansları zaten var.
Hiç denize çıkmamış, denizle hiç ilişki kuramamış buna olanak bulamamış, ama sahilden teknelere gıpta ile bakan gençleri denize çıkartabilmek. Yelken yapması ilk aşamada amaç da olmamalı. Kürek çeksin, balık tutsun. Kısaca "denizi yaşasın". Bunun ille de büyük paralar gerektirmediğini anlasın. Zaten zaman içinde arzu ederse yelkene de merak duyar ve gereğini yapar. Ama önce kendi olanakları ile deniz üzerinde olabilmeli.
Hayalime ilk cevap veren, işin başından sonuna kadar evinin bahçesini, alet edevatını, deneyimini, ilişkilerini, sevgisini, emeğini ortaya koyan Ömer Kırcal kardeşim oldu. Hızla işe giriştik. Önce autocad çizimler ortaya çıktı. Fethiye’den Ahmet Arıcan 1/10 maketini yaptı gönderdi. Ben yelken planını, salma yerleşimini vs gibi teknik detaylarınla uğraştım. Hafta sonları, ilgi duyan Gezgin Korsanlar çoluk çocukları ile gelip talaş tozunu, epoksi kokusunu çektiler. İşkence sıkıp, kontrplak, kereste kestiler. Zımpara, boya yaptılar, şablonlarla yazılarını amblemlerini yerleştirdiler. Erdal Kemerdere, Aydın Odyakmaz, gemici Erdal gibi arkadaşlarımız Dory’nin yapımında her buluşmamızda bizimle olup demirbaş ustalar olarak nam saldılar.
Hiç de yabana atılır, geçiştirilecek bir deneyim olduğunu sanmıyorum. Kolektif çalışmanın en güzel örneğini ortaya koydular. Bu örneğin her fırsat ve ortamda tanıtılması gereğine inanıyorum.
Bundan sonraki hedefimiz okullarda, kurum ve kuruluşlarda öğrencilerin ve erginlerin de kendi dory’lerini yapmalarına ön ayak olmak. Özellikle İstanbul dışında bu girişimi yaygınlaştırmak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder