23 Kasım 2009 Pazartesi

HUZUR..........

Doğanın görüntüsünü tümüyle değiştiren sadece kar ve sistir.Üç beş bekar toplaştık Deluxe ile yola revan olduk. Hava frişka bile değil. Ama motor rahatsız ediyor. Önce ana yelken sonra genoayı basıp tekneyi de “Aliksan”a emanet edince kah sağnakçıklarla hızlı kesbederek, kah hemen hemen hiç yol almadan Kınalı’ya doğru telaşsız, sakin yol aldık. Rüzgar iyice soluğunu kesince de yelkenleri mayna edip neredeyse rölantide yolumuza devam ettik. Bir taraftan Özgür kıçtan kaşık çekerek şansını denerken bir tarftan da Turhan Ağabey ile ufak tefek işleri hallediyoruz. Rıdvan mutfakta becerilerini sergilemek için borda lumbozundan nefis kokular neşrediyor. Arkamızdan da Aydın tek başına “Kayacan” teknesi ile geliyor. Deniz palpa liman, sis uzaklarda İstanbul’u gözlerden gizliyor. Kınalı sokakları, yokuşları bomboş. Sahil yolunda tek başına bir adam yavaş yavaş çarşıya yürüyor. İki genç deniz dudağında , çakıllar üzerinde sohbet ediyor, bir tek köpek havlıyarak koşuşturuyor. Etrafı, adayı izliyorum. Sis sesleri yutuyor. İçimden yükselen ve dile gelen “Huzur”Kınalı – Burgaz kanalını genişçe bir harmanlayıp Kınalıada camiinin az açığında onbeş metre derinliğe kırk metre zincirle demiri funda ediyoruz. Az sonra da Kayacan ölü dalgalarda gurcatalar bir birlerine zarar vermesin diye baş kıç tersten üzerimize aborda oluyor. Aydın da Deluxe’ün havuzluğuna geliyor. Havadan, sudan, güncel konulardan hoş beş ediyoruz. Havuzda masamızı kuruyoruz. Rıdvan mükellef koca bir tava sucuklu, sivri biberli, domatesli linguini makarnayı tabaklara servis ediyor. Yine huzur içinde yemeğimizi yiyip rakılarımızı yudumluyoruz. Kahkahalar, anılar birbirini kovalıyor.Burgazdan gelen vapur ardında, atılan simitlerin peşinde pike yapan, dalıp çıkan, telaşlı, şamatacı martı bulutu ile iskeleye yanaşıyor.Birkaç yolcu iniyor, bir o kadarı biniyor.Burgaz tepelerini gizleyen sis artık Kınalı doruğunu da kapladı. Yavaş yavaş denize doğru inmeye başladı.Acelesiz, telaşsız Kayacan Rıdvan’ı da alıp ayrılıyor. Deluxe’de demirini toplayıp yola koyuluyor. Rutubet var. Sis iyice kesifleşmeye başladı. Anadolu sahilleri, Rumeli sahilleri görünmüyor. Tutturduğumuz rotada yol alıyoruz. Zaman geçince sisler arasından Fenerbahçe çakarı flu bir siluet halinde ortaya çıkıyor. Peşinden Öreke beliriyor. Dere ağzında üç tekne daha sisin içinde gürültüsüz patırdısız sığınaklarına yol alıyor. Sessizce limana girip bağlandık.